29 Eylül 2020 Salı

İçimde Akan Nehir

 20 Eylül 2020

    Bu akşam düzgün uyuyamadım.Uyumadan önce aklımdan binlerce farklı anım geçti.Okulla veya derslerle ilgili bir şey düşünmeden uyuyamıyordum.En sonunda uykuya dalabildikten sonra gece  5-6 defa uyandım.Evde ve aynı zamanda içimde kopan fırtınalardan kaynaklı olmalı hepsi diye düşünüyorum.Yaklaşık 10 tane de rüya görmüş olmalıyım.Sanki sabahlara kadar eğlence mekanlarında sabahlayıp sarhoşluktan kendini unutan biri gibi beynim.Rüyalarımda sık sık yılan saçlı kadını görüyorum.Bilinçaltımda neden bu kadar yer edindiğini anlayabiliyorum ama artık ikimizi de taşımaktan yoruldum.Kimi rüyamda çok iyiyiz önceden olduğumuz gibi,kimisinde bakışları delip geçiyor beni ve bu defa aklındakileri de görebiliyorum;kimi rüyamda da düşmanız hiç olmadığımız gibi.Artık onu sırtımda taşımaktan yoruldum ve en azından kalan güzel şeylerin kabusa dönüşmesini istemiyorum.Birinin gidişinin beni bu kadar etkileyeceğini düşünmezdim,bu yüzden insanlara fazla bağlanmamalıyım işte.

    

                                             ....


29 Eylül 2020

    Önceki yazımı bazı sebeplerden yarım bırakmışım ve tabi ki şu an aynı hisleri hissetmediğim için devamını getiremiyorum. Ama hayatımdaki hüznün maalesef hep bir devamı var. Şöyle ki bugün aslında düşündüğüm kadar iyi olmadığımı fark ettim. Belki de düşündüğüm kadar iyi değildi moralim,ruh halim.Bundan da öte,gerçekten beni anlamayan insanların arasında yaşamaktan çok sıkıldım ve beni anlamayan bir insan olmazsa hayatımda ben nasıl bu halimi sonlandırabilirim ki? Hissettiklerimi tam olarak kime anlatmam bekleniyor yani benden? Yok işte,kimse yok.Yokluktan kendime bir insan yaratamam, duygularımı ve durumumu vardan yok edemem, kendimi mi yok edeyim yani? Duygularımın ve duygularımın dışavurumunun tamamen normal olduğunu zannediyordum ama değilmiş. Demek ki normal bir insan ağlama krizlerine girmez; normal bir insan ağlarken gülmek, gülerken ağlamak istemezmiş. 

    Kendimi aslında o kadar da mutsuz hissetmiyorum ama bir o kadar da, evet, mutsuz hissediyorum. Nasıl üzerimdeki bu buluttan kurtulurum? Gerçek mutluluk nedir? Bana göre mutluluk nedir? Nasıl kendimi daha normal hissedip insanların arasına karışabilirim? 

    Artık bu sorulardan da o kadar yoruldum ki anlatamam. Dümdüz yaşayıp giden bir insan olmayı çok isterdim. Kafamda ekstralar olmadan,dümdüz yaşayabileceğim bir hayat ne kadar da tatlı geliyor bana.

    Düşüncelerimi bir noktadan sonra toparlayamıyorum artık. Hani aracın freni boşalmış bir yerlerden aşağıya düştüğünü hissedersiniz ama arabada bile olduğunuzu unutursunuz ya.

     Kafamda aslında çok güzel bir melodi dönüyor ama hissedemiyorum, ne yapsam bilemiyorum, güzelliğini bile izleyemiyorum. O cennetten düşmüş sesi bana bulanık geliyor. Kulaklarıma dinlemesi bir zevk değil de omuzlarıma yine yükmüş gibi geliyor. Biliyorum abartarak duygularımı daha da soyutlaştırmayı ama acılarım somutlaşıyorlar neden? Aslında çok saçma ve tamamen benim büyüttüğüm bir duygu olduğunu biliyorum ama neden hayatımda her zaman yalnız olacakmışım gibi bir his alıyorum?

    Piyanodan dökülen hüzünlü melodi ben olabilirim. Hayatım bir film olsaydı 2 saat boyunca herkes ağlardı. Eğer bazen hissettiğim bazı şeyler somut olabilseydi bana gösterecek hiçbir şeyleri olmazdı. Evet, ben de bir piyanistim. Melodileri mutsuzluğumdan döken ve kendimi daha da mutsuz hissettiren, çevremi de kendi karanlığıma boğan bir piyanistim. Sahnem etrafıma sarılmış yalnızlığım. Seyircisiz bir ortamda müziğimi yankılatmaktan çok sıkıldım artık.

    Bazen bazı şeyler canınızı çok sıkar ve biri de beni anlasın derken sizinle dalga geçenler bile ortaya çıkar ya hani, gerçi bilmiyorum her insan bunu yaşar mı? Çok sevdiğiniz -siz herkesi çok seversiniz- insanlar sizi aynı zamanda çok üzer ve bir şey diyemezsiniz? Duygularınız birbirine girer, içinizde yumak yumak olur ve sarkar.

    Artık bir noktadan sonra uykularım kaçıyor. Ben neredeyse 2 senedir mutlu değilim.Neye,kime değer verdiysem hepsi gitti ve korkarım ki bunun bir sorumlusu da benim. Birine çok değer verince ve gittiğini gördüğümde, verdiğim değerin yüzüme çarptığını gördüğümde bile insanlara değer vermeyi bırak; aynı aptal ve gerçekleşmeyecek hayalleri kurmaktan,kendimi yine bir tasmaya bağlamaktan kendimi alamıyorum. Artık kendimi her insanın hayatımdan gideceğine inandırdım ama umutsuzluğa düşmeyi bırakın onlara daha da çok tutunuyorum.Yalnız öleceğimden çok korkuyorum. Ağlamak istesem bile gözyaşım da gelmez oldu zaten. Bunları okuyan birileri eğer gerçekten kim ve nasıl biri olduğumu biliyorsa muhtemelen tamamen saçma gelecektir tüm bu mutsuzluk. Ama ben daha hayatının başlarında bir genç olarak bu hislerden içten içe, en dip köşelerde kurtulamıyorum neden? Senelerce olmuş bitmiş ve artık olmayan bir şeyin yasını tutamam ama tutmaya devam ediyorum,neden? 2 sene oldu.Artık bazı şeylere son verme vaktim geldi.

Ama...veremiyorum neden?    

    Artık birilerimin yazılarımı okumasıyla ilgili olan tüm heyecanımı bıraktım; okumasın kimse. Neden birileri bu kadar ümitsizlik ve mutsuzlukta bir şey görsün ki zaten? Okumasın kimse! Görmesin kimse bu kadar aciz olduğumu,tek lafta yıkıldığımı,ayakta duramadığımı.

    Ben bir dalgayım. Evet, son defa...Ben bir dalgayım.

Bir inip bir kabarıyorum.Duygularımın yine ben üstüne seriliyorum, yine ben kendimi yutuyorum. Hep bir döngü halindeyim, bazen duygularımın oyuncağı bazen kendime bir zehir oluyorum.Ama asla bir sonum yok, bunun bir sonu yok. "Belki iyisiyle kötüsüyle derler, ama benim bir iyim ya da kötüm yok. Sadece böyleyim işte ve çok yalnızım,mutsuzum." diyen yalnız balina bile belki kol olduğum uçsuz bucaksız, tamamen sonsuz okyanusun  bir parçası ve yalnızlığımıza beraber katlanmak için o balinaya bile rastlayamıyorum yüzeydeki kendi savaşım,çırpınışlarım yüzümden.

    Ne yapayım şimdi ben? Ne yapayım? 

    Bu sadece güzel şeyler yazmaya çalıştığım bir yazı değil, benim hayatım.

    Artık yarının farklı olması için umut etmeyi bıraktım, sadece umut etmeyi değil, umudun kendisini bıraktım. Bana acı veriyor.

    Umarım, umarım adına ve uğruna dualar ettiğim, yalvardığım umudu bu kadar kolay bıraktığım için beni affedersin.

    Boşuna olsa da ama,

biliyorum.

    Herkesi sevmekten vazgeçemem.





10 Eylül 2020 Perşembe

Akıl Hastanemden Taburcu Olmak,Geri Dönüş

 Merhaba,yine ben,İlkay.

Aylarca yazmadığım için içimde büyük bir suçluluk duygusu var aslında ama sadece yazamadım.Karantinada eve tıkılıyken kendimi dinlendirebildim,zihnimi sakinleştirebildim her şeyden uzak kalınca.Her şeyi boşvermiş halde her gün yatarken ve kendinizle ilgili sorunları başınıza dert ederken çok fazla bir şeyler hissedip yazı yazamıyorsunuz ne yazık ki.

Son duygularımın üzerinden çok zaman geçti.

Önceden bahsettiğim çoğu şeyin üstesinden gelmiş gibi hissediyorum kendimi yazdıklarımı okuyunca.Artık yazılarımı bilenler var,beni bilenler var,içimdeki suçluluk duygusundan kurtuldum,çevremdekilere uyum sağladım.

Artık yarının farklı olmasını değil,aynı olmasını ister oldum. "Her şey bu şekilde güzel kalsın,dengeli kalsın.Arkadaşlarımla bugün de konuşabileyim,içime kapanmayayım.Bugün de hayatımda herkes olsun."

Sadece birkaç ay içinde bile bu kadar değişebiliyormuş insanlar demek ki.

Aslında eskisi kadar güzel yazabileceğimi zannetmiyorum,içim boş.Her şey güzel olunca,insan acı çekmeyince yazılara veya resimlere dökülen ruh ilerlemiyormuş demek ki.Ne ironik.Zaten günümüzde kitapları rafların en görünen yerlerine yerleştirilen yazarların çoğu şimdi ölmüştür;yaşarken de hayatları durmadan devam eden acılarla doludur.İçimin boş olduğunu söylemişim önceden,o zamanki ben bir de şu anki bene bir baksın.Durumumdan şikayetçi değilim artık biraz bile olsun acısız bir hayat yaşadığım ve huzur bulduğum için ama hiç olmadığım kadar boş da hissediyorum.Sanki hayatta tasalanacak hiçbir şeyim yok,sanki dünya hep kiraz çiçeklerinin döküm zamanındaymış gibi güzel,sanki ben dünyanın en mutlu insanıyım ve sadece şu anda bulunduğum anda yaşayabilirim.Ne gülünç.

Beni yanlış anlamayın,mutluluktan mutsuz olduğumu anlatmaya çalışmıyorum.Sadece sanki bir şeyler doğru değil.Bu da mutluluktan korkmak herhalde.

Belki bu yazıyı okurken bile anlarsınız "Bu yazarın işi bitmiş..." diye.Ama şu an neyi kazanırken neyi kaybettim onu bile bilmiyorum,o yüzden zamanla anlamak istiyorum her şeyi.

Bu yazının başına neden geçtim bilmiyorum.Beni ne rahatsız ediyor bilmiyorum.Belki de çok açgözlü bir insanım ve sahip olabileceğim her şeye sahip olmak istiyorum.Evet,işte bu;ben çok açgözlüyüm.Belki maddi değil ama manevi.Ruhum aç.Neden böyle oluyor,sorunum ne bilmiyorum.

"Kiraz çiçekleri dökülüyordu dünyaya,mevsimlerden tabi ki ilkbahardı.Rüzgar bile mutluydu sanki ve aramızda hafif hafif dans ediyordu.Güneş bile mutluydu ve yaz aylarında olduğunun aksine kızgın,kış aylarında olduğunun aksine küskün değildi.Kalbim bile mutluydu.O coşkulu mutluluğuyla beraber içime hayat pompalamak istiyordu. 'Hadi gidip gezelim,koşalım,güzel manzaralar görelim.' diyordu içimde pıtır pıtır.Derin bir nefes aldım.Başımı sağa çevirdim.

Denizler,okyanuslar ve akarsular...hepsi bir yere akıtmıştı şen renklerini.Bana gülümsüyordu hepsi.O anlatılamayacak maviliği siyah kaplıyordu ama aynı zamanda. 'Acaba içi de siyah olduğundan bu denli dışına vurmuş?' diye düşündüm.Kapkara içi ve dışı bile güzeldi.

'Özlediklerin mi aklına geliyor?' diye sordu maviliğim. Düşündüm. En son ne zaman birini özlemiştim?Sonra kalbim beni dürtükledi yine tatlı tatlı.İçim ısındı.Duygusuz değildim tabi ya!Özlemiştim birilerini.Maviliğin büyüsüne kapılınca unutuyor tabi insan.

Seni özlemiştim,maviliğim.Beni arayan birilerini özlemiştim.Yılan saçlı birini özlüyordum ama itiraf etmek istemiyordum ne kendime ne başkalarına.Her gece konuşmak istediğim birilerini özlüyordum.En yakınlarımı tam yanımda olsalar bile özlüyorum ama bir araya gelince sevgimizi paylaşmak ve özlem gidermek yerine birbirimizi hiç sevmiyorcasına nefret kusuyoruz biz.Ben de yapıyorum,iflah olmazım.

Bu kadar şeyi özlemek onları çok sevdiğim anlamına mı gelir yoksa onlara asla layıkıyla davranamadığım için benim kötü bir insan olduğumu mu gösterir?Kendi duyguların hakkında bilmişlik taslayıp lafı oraya buraya çekiştirmek kolay tabi.Önemli olan başkalarını da duygularına ortak edebilmek ve onlara ortak olabilmek.Ben hep yapayalnız yaşıyorum.

'Çok düşünüyorsun bence.Sevmek istediklerini sev pişmanlıklarını istersen yüzlerine fırlat.Neden harika olduğunu anlamıyorsun anlamıyorum.'

Gülümsedim.Nasıl ne düşündüğümü bilebildi sanki o da kafamdaki bir ses değilmiş gibi?!İçimde harika olduğumu düşünen tek kişi sensin maviliğim çünkü sen benimsin,her şeyimsin.

Son kiraz ağacı da yapraklarını dökerken merak ettim;-kalbimin yakıtı güzelliklermişçesine beni ısıtmayı bırakmıştı,pıtır pıtır etmiyordu artık- senin de mi ömrün bir çiçek kadardı?"